Kasım 25, 2013

karmaşa

 Son zamanlarda kendi haline bile dermanı olmayan pasif ve agresif bi insana dönüştüğüm farkındayım. Çok fazla insanlarla konuşmaz, hatta sevmez bi kadın olup çıktım. Ama herşeyin olduğu gibi bunların da bir hatta birden fazla nedeni var. Çocukluk yaşlarımdan beri günlük tutmam ve bilgisayarda da gizli gizli notlar tutmam da artık yetmiyordu ve ben de bir de blogu deneyelim dedim. Bomboş bi sayfa önüme çıktığında ne yazacağımı bilemedim ama insan anlatacaklarını dinleyecek birilerini bulamadıkça yazıyor. Benim rahatlama şeklim hep buydu ve devam etti. Hayatta ne yapacağıma dair verdiğim hiç bir karar yok. Evet iyi ya da kötü bir üniversitedeyim. Evet 4 yıllık ve çoğu kişinin rüyalarını süsleyen radyo, tv ve sinema. Ama gerçekten yapmak istediğim bu mu? Kendimin lisedeyken 5-6 yaşlarında zihinsel engelli çocukları eğitirken onların öğretmeni olduğum zamanlarda daha mutlu olduğumu anımsıyorum. 180 derecelik bi değişimle zihin engelliler öğretmenliği bölümümden rts'ye geçiş yaptım. Hala en çok istediğim şey de zihin engelliler öğretmenliği... Gelecek planım arasında okuduğum bölümü bir türlü göremiyorum. Kendimi o spot ışıklarının altında haber sunarken görebilecek kadar ne tanıdığım ne mücadelem var. Benim mücadelem kendimi sonuna kadar geliştirmek. En başta italyanca öğrenmek rüyalarımı süslüyor. O güzel dili konuşuyor olmalıyım ben. Ve tenis... Belki şimdiden bunun adına konuşmak için erken ama ben bunu istiyorum. Tenisin antrenörlüğünü almayı. Çok uçuk hayaller değil bunlar diye düşünüyorum. Sıradan bir insanın sıradan kaygıları. Yaşadığım hayatın istediğim şeyleri yapmakta yetersiz olduğunu görüyorum. Mesela ben o dandik fuarlarda sırf görsellik kaygısı taşıyan, seni bedenden ve güzel bir yüzden ibaret gören aptal patronlarla çalışmak ya da hiç bir şey öğrenemediğim derslere girmek istemiyorum. Durmadan tenis oynamak, gezmek, yüzmek istiyorum. Bi filmde de dediği gibi: suyun insanı sakinleştirdiği söylenir, yüzmeye başlamak lazım…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder