Eylül 05, 2014

ANAYURT OTELİ İNCELEME (SPOİLER İÇERİR)

                           ANAYURT OTELİ İNCELEME

 

         Anayurt Oteli'nin kitabını okumuş ve filmini izlemiş biri olarak kısaca her ikisinden de bahsetmek istiyorum. Özetleyecek ve yorumlayacak olursam;

    Zebercet, Anayurt otelini işletse de Faruk Bey yatak ücretlerini toplamaya gelirdi. Yani Zebercet otelin tam olarak sahibi değildi. Yangından sonra İzmir'e taşınan Rüstem beye aitti. Zebercet'i ailesel geçmiş yaşamı da çok etkilerdi. Haşim beyin karısı çok çekmişti. Besleme ve kadriye kalfadan gördüğü olaylar onu yıpratmıştı. Haşim beyi onu aldattığı için boşadı. Rüstem bey ise Haşim efendinin kızı Ferhundanım ile evliydi. Rüstem beyin kardeşi Faruk, yengesine olan aşkından intihar etmiştir. Rüstem ise bunu asla bilemdi ve çocuğuna onun adını verdi. Zebercet bunların hepsinden etkilenerek büyümüştü ve ilerde o da intihar yolunu seçecekti. Cinselliğine düşkün olması Zebercet'i otel işlerinde ona yardım eden ortalıkçı kadına yönlendirdi. Tamamen zevk ugruna ve anlamsız cinsel hayatını yaşıyordu. Hayatından, yalnızlığından bunalan Zebercet karmaşık ruh haliyle ortalıkçı kadını boğarak öldürdü. Günlerce otele kimseyi kabul etmedi. Hep aynı soru dönüyordu. 
-Boş oda var mı?
-Yok.


      Macit Koper ise Zebercet rolü için biçilmiş kaftan. Bütün duyguları tıpkı kitaptaki gibi hissedebiliyorsunuz.

 

  Kendi kendine konuşan, depresif, yalnız, hayatı sadece fanteziler üzerine kurulu Zebercet'i mutlu eden tek şey Ankara treniyle gecikmeli gelen kadındı. Onun hayallerini kurar, kendisine ''nasıl da seninim...'' dediğini hayal eder, onu ister dururdu. Gideceğini ama tekrar geleceğini söyledi kadın giderken. Onun dönmesini ümitle bekleyip ilk defa kendine yeni kıyafetler almış, tıraş olmuş, aynaya bakmıştır. Aslında umut işkenceyi uzatmıyor, işkencenin ta kendisi olmuştur. Çünkü kadının otele dönmemesi Zebercet’in hayata dair her şeyi silmesine sebep olmuştur. Zebercet hiç gelmeyecek bir kadını bekledi durmuştu. Kadın gittiğinde havlusunu unuttu. Baytar bey kadının havlusunu istetti. Başka havlu verdi Zebercet. O kadından ona kalan tek hatıra buydu. Hayatı yalnız geçmişti, yalnız intihar etti. İntihar sırasında konağı yakabilir, polise gidebilirdi. Ama dayanılacak gibi değildi ona bu özgürlük... Sandalyeyi ittirip intihar etti...
 


  Yalnızlığı tema edinen Anayurt Oteli kitabı bana göre bir adamın içsel yaşamını, düşüncelerini, gizli kalmış fantezilerini, yalnızlığını en güzel şekilde anlatmış bir başyapıt. Ortalıkçı kadını öldürdüğünde bile soğukkanlılığını korumuştu Zebercet... Buradan bile onun nasıl bir ruh halinde olduğunu çözebiliriz. Kitapta ilk sayfalarda uzunca ve parantez içlerinde de betimlemeler mevcut. Bağımsız olarak, alakasız kelimeler de Zebercet'in kafa karışıklığını anlatmak için parantez içlerinde veriliyor. Bazı yerlerde noktalama, ünlem, ima yok. Bu da Zebercet'in kendisiyle, kişiliğiyle hesaplaştığı anlarda kitapta mevcuttu. Kendi kendine konuşan karmaşık yapısı bu şekilde tasvir edilebiliyordu ve bu kafa karışıklığına kitapta bolca anlatımına yer verilmişti.



 Yakından bakmadıkça bazı insanların mutsuzluğu, yalnızlığı, çaresizliği anlaşılmaz. Yusuf Atılgan ise bu kitapta insanın iç dünyasına dokunmuştur. Kitap çok kısa olsa da karmakarışık yapıda olduğu için 3 günde bitirebildim. Bazı yerleri atlamamak tekrar hatırlamak için sayfalarda geriye gitmek zorunda kaldığımı söyleyebilirim. Ama zor bir kitap olmasına rağmen öğreticiydi. Ana mesajı ise Zebercet’in yaşadığı bohemlik, yalnızlık, iletişimsizlik, toplumdan kopukluk sonucu yaptıklarıdır. Zebercet’in bunalımlı ruhu, tutkulu sevdası ve istekleri daha sonra çevresel şiddeti ve intiharı doğurmuştur. İnsanın ruh hali geleceğini belirler...

  Kesinlikle okunası bir kitap olarak herkese önerebilirim. Kitabı okuduktan sonra filmi izlemeniz ise farkları bulmanız açısından ayrı bir tavsiyemdir.